Fiziksel cinsiyet; genetik, hormonlar ve vücut yapılarıyla belirlenir, dışardan gözlemlenebilir özelliklerdir.
Kişinin cinsiyet bilinci ve vücuduyla benliğini belli bir cinsiyette görmesi cinsel kimliktir. Cinsel kimlik, kişinin kendini kadın veya erkek olarak algılamasıdır. Cinsel yönelim, kişinin cinsiyetinden bağımsız olarak başka bir cinsiyete çekim duymasıdır. Bu çekim erkek, kadın veya her ikisine olabilir. Cinsel yönelim ilgi ve istek duymayı içerir.
Kişinin fiziksel cinsiyeti, cinsel kimliğinin oluşum sürecinde yeterli bir ölçüt değildir. Çocuk, doğuştan getirdiği cinsiyete özgü hormonlar ve vücut yapılarındaki farklılaşmaya bağlıdır. Bu farklılıklar, çocuğun kendi cinsiyetine özgü davranış ve düşünce yapıları oluşturmasını sağlar.
Çocuk yaklaşık 2 yaş gibi fiziksel cinsiyetiyle uyuşuyorsa cinsel kimliğine uygun olan seçimleri yapar ve davranışları sergiler ve yalnızca fiziksel görünümünden değil yaptığı bu seçimlerden, oynadığı oyunlardan ve diğer davranışlarından da fark edilebilirler. Yaklaşık 3 yaş gibi çocuk cinsel kimliğinin bilincine varmaya başlar ve “ben kızım” veya ”ben erkeğim” der. Fallik Dönem denilen ve (3-6) yaş arasını kapsayan bu dönemde Cinsel kimliğin temeli atılır ve ergenlikte son şekli verilir.
Cinsel rol; Toplum ve ailenin belirlediği, erkek ve kadınlardan beklenen davranış ve düşünüşleri ifade eder.
Fiziksel cinsiyetle cinsel kimliğin arasındaki uyuşmazlık sonucunda kişinin biyolojik cinsiyetinden memnun olmaması, cinsiyetinin cinsel rolünden ve kendini karşı cinse aitmiş gibi hissetmesine “Transseksualite” ya da “cinsiyetinden yakınma” denir.
Kişinin arzuladığı cinsel kimlik ve cinsel özellikler arasında uyumsuzluk varsa, rahatsızlık duyar. Kişi, uyuşmazlık yaratan özelliklerden arınmayı ve karşı cinsin özelliklerine sahip olmayı ister. Karşı cinsten olmayı çok arzuluyorsa ve karşı cinstenmiş gibi davranıyorsa bu belirgindir. Çevresindekilerin kendisine karşı cinsmiş gibi davranmasını istiyorsa bu da önemlidir. Karşı cinse özgü duygu ve tepkilere sahip olduğunu düşünüyorsa dikkat çeker. Bu durum ciddi sıkıntılara veya işlevsellikte düşüşe yol açarsa transseksüalite tanısı konulur.
Birincil cinsel özellikler: üreme organlarında görülen gelişmeler ve değişimleri, erkeklerde sperm kızlarda adet görmeyi ifade eder. İkincil cinsel özellikler: Birincil cinsel özelliklere bağlı olarak erkek ve kızların vücutlarında görülen özellikler; kıllanma, göğüslerin büyümesi ve vücudun şekillenmesi gibi.
Bu bozukluğa sahip olan bireyler için bu durum çok rahatsız edici ve zor bir durumdur. Çünkü bu bireyler ait olmadıkları bir bedende yaşadıklarını, yanlış bedende doğduklarını düşünürler. Kendini kadın hissetmek; Kadın bedenine hapsolmuş bir erkek ruhunu taşıma “erkek transseksualitesi”. Kendini erkek hissetmek. Erkek bedenine hapsolmuş bir bedende kadın ruhu taşıma “kadın transseksualitesi” olarak adlandırılırlar. Bu bireyler gerçekten de kendilerinin yanlış bedende hapsolduklarını düşünürler ve bu durumlarını diğerlerinin anlayışla karşılamaması var olan durumu daha da zorlaştırır.
Bu bireyler, toplum ya da aile tarafından etiketlenerek ötekileştirildiğinde durumlarıyla yüzleşmeleri zorlaşır. Bu, kendilerini anlatmalarını ve tedavi ile cinsiyet değiştirme sürecini geciktirir. Bu bireyler, durumlarının farkına çok küçük yaşta varabilirler. Bazı bireyler mevcut cinsel organlarından tiksinir ve bunun zamanla yok olacağını umarak yaşarlar.Bu durum erişkinlikte bu bireylerin cinsiyet değiştirme ameliyatlarına razı olmalarını açıklar niteliktedir.
Bu bozukluğun belirtileri çocuklarda ve yetişkinlikte farklılık göstermektedir.
_ Karşıt cinsten olmak isteme.
_Karşıt cinsten veya kendi fiziksel cinsiyetinden farklı bir seçenekten olduğunda diretme.
_ Erkek çocuklarda karşıt cinsin kıyafetlerini giymeyi isteme veya kadınsı giyim şekline aşırı ilgi vardır. Kız çocuklarda yalnızca erkeklerin giydiklerini giymeyi isteme veya kadınların giydiğini giymeye de direnç vardır.
_ Hayali ya da gerçekçi oyunlarda karşıt cinsin yerinde olmayı çok arzular.
_ Çoğunlukla karşıt cinsin oynadığı oyuncakları, oyunları, faaliyetleri oynamayı çok arzular.
_ Oyun arkadaşlarını karşıt cinsten seçmeyi çok arzular.
_ Erkek çocuklarda erkeklerin oynadığı oyuncaklara, oyunlara ve faaliyetlere karşı çıkma ve itiş kakış oyunlarından gözle görülür bir kaçınma vardır. Kız çocuklarda kızların oynadığı oyuncaklardan, oyunlardan, faaliyetlerden gözle görünür bir kaçınma vardır.
_ Cinsel yapısından rahatsız olma “hoşnutsuzluk” tüm çocuklarda “kız-erkek fark etmeksizin”.
_ Çocuğun yaşadığı cinsel özelliklere ilişkin birincil ya da ikincil cinsel özellikleri çok arzulama.
_ Kadın kıyafetlerine ilgi duymak (Erkeklerde)
Bu belirtilerin en az altısının varlığıyla mevcut olan (bunlardan biri yukarıdaki sayılan belirtilerin ilki tanı kriteri olmalıdır), en az altı ay boyunca, kişinin yaşadığı-dışa vurduğu cinsiyetle, fiziksel cinsiyet arasında gözle görülür bir uyuşmazlık olması gereklidir. Var olan bu duruma klinik bakımından gözle görülür bir sıkıntı eşlik eder. Ayrıca bu durum toplumsal işlevsellikte, okulda veya diğer işlevsellik alanlarında ciddi işlevsellikte kayıpla gider.
Bu sayılan belirtilerden en az ikisinin varlığıyla mevcut olan, en az altı ay boyunca, bireyin yaşadığı-gösterdiği cinsiyetle fiziksel cinsiyeti arasında gözle görülür bir uyuşmazlığın olması gerekir. Bu durumu yaşayanlarda yaşadıkları bu duruma klinik açıdan ciddi bir sıkıntı eşlik eder. Ayrıca toplumsal, işle ilgili ya da diğer işlevsellik alanlarında belirgin düşüş vardır.
Cinsiyetinden yakınmanın değişmeyen yapısından ötürü araştırmacılar öncelikle bu problemi yaşayan bireylerin hormonel yapılarıyla diğer kişilerin hormonel yapısı arasında bir farklılık olduğunu düşünmüşlerdir. Bu düşünceye bağlı olarak erkek transseksualitesi yaşayan bireylerde androjen hormonlarının gerektirdiğinden çok salgılanıp salgılanmadığını araştırmışlardır.
Bu araştırmaya bağlı olarak yapılan diğer araştırmalara da bakıldığında cinsiyetinden yakınan bireylerle diğerleri arasında her hangi bir farklılık gözlenememiştir. Bundan başka bazılarında farklılıklar gözlense bile bunun değerlendirilmesi çok güçtür çünkü bu problemi yaşayan bireyler olmak istedikleri cinsiyete göre vücutlarını değiştirmeye çalışmakta yani hormon kullanmaktadırlar.
Aynı şekilde cinsiyetinden yakınan bireylerle diğer bireyler arasında beyin ve genetik yapıları bir fark bulunamamıştır. Cinsiyetinden yakınmanın kaynağı hakkında bilgi sahibi olabilmek için çocukluk döneminde de bu durum olduğundan bu bireylerin çocukluklarında çevreleriyle kurdukları ilişkiye bakmak gerekmektedir.
Aileler, çocukların karşıt cinsle ilişkili davranışlarını genellikle üç yaşından önce fark eder. Kız çocuklarının genellikle erkeklere ait davranışları sergilemesi durumunda, bu davranışları kabul etmek çoğu toplum ve bazı aileler tarafından daha kolaydır. Örneğin, çocukluklarında erkeksi davranışlar sergileyen anneler, bu davranışları daha hoşgörülü bir şekilde karşılar ve bu çocuklar babalarını model alır. Erkek çocukların kızlara özgü davranışları sergilemesi durumunda ise, bu davranışları çoğu toplum kabul etmez. Ancak, bazı aile bireyleri bu davranışları bir şekilde pekiştirir.
Örneğin; erkek çocuklarının annelerinin kıyafetlerini giymesi anneleri ve bazı aile bireyleri tarafından çok sevimli görünür. Ailenin çocuğa gösterdiği bu tarz tepkiler fiziksel cinsiyetle cinsel kimlik arasındaki uyumsuzluğu arttırmaktadır. Aynı şekilde kız çocuklarının erkeksi davranışlarının diğer erkek çocuklar, babası ve diğer kişilerce desteklenmesi, annelerinin bu durumu kabullenmesi bu tür davranışların daha çok ortaya çıkmasının sebeplerindendir.
Bütün bunlardan başka bu davranışların fiziksel bir nedeni de olduğu sanılmaktadır. Hamilelik esnasında seks hormonları kullananların çocuklarında karşıt cinse ilişkin davranışlar ve anatomik tuhaflıklar da gözlenmektedir. Her ne kadar bu çocuklar cinsel kimlik bakımından farklı olmasa da annelerin hamilelik sırasında seks hormonları alması çocukların karşıt cinse ait davranışlarını sergilemelerinde ve alakalarında artışa sebep olmuştur.
Cinsiyetinden yakınmanın tedavisi vardır ve iki şekilde yapılmaktadır. İlki kişinin vücudunun kişinin isteğine göre değiştirilmesi yani cinsiyet değişikliği ameliyatı ve diğeri kişinin fiziksel cinsiyetine uygun olarak düşünce sistemini ve inancını değiştirmektir yani kişinin cinsel kimliğini fiziksel cinsiyetiyle uyumlu hale getirmektir. Burada da bilişsel davranışçı terapi kullanılmaktadır.
Cinsiyetinden yakınmanın tedavisi cerrahi yöntemler ve hormon takviyesi genellikle çözüm olarak kabul edilir. Cinsel kimlik değiştirilemeyecek kadar dipte olduğu düşünülür. Bununla birlikte, davranışçı terapi bazı olumlu sonuçlar elde etmiştir. Erkek bir çocuğun kadınsı davranışlar sergilemesinde, ailesi bu davranışları desteklemezse, çocuk erkeklere özgü davranışları benimser.
Bir başka çalışmada 17 yaşındaki erkek birey, fiziksel cinsiyeti yerine cinsel kimliğini değiştirmeyi istemiştir. Tedavide bilişsel ögeler kullanılmıştır. Ayrıca sosyal ilişkilerde nasıl davranılacağı ele alınmıştır. Ayrıca resimler üzerinden ilgi ve dikkat erkek bireylerden kadın bireylere aktarılmıştır.
Cinsel kimlik bozukluklarıyla başa çıkmak bazen zordur. Ancak Ege Pozitif Psikoloji Merkezi’ndeki uzman psikologlar size yardımcı olur. Bu merkezde, bireyin ihtiyaçlarına özel olarak hazırlanmış tedavi planları ve destek programları sunulmaktadır. Uzmanlar, danışanların cinsel kimlikle ilgili zorluklarına duyarlı bir yaklaşımla çalışarak, onları anlamaya odaklanır. Tedavi sürecinde psikologlar bilişsel, duygusal ve sosyal yönler ele alır. Ayrıca danışanların kendi kimliklerini keşfetmeleri ve kabul etmeleri teşvik eder. Bu süreçte, danışanların aileleri ve çevreleriyle ilişkilerini güçlendirme ve destek alma konusunda da rehberlik vardır.