Histriyonik kişilik bozukluğu, bedensel olgunluğa ulaştığımız yani yetişkinlik döneminde ortaya çıkan bir bozukluktur. Duygusallığın pik (zirve) yapması ve kişinin sürekli dikkat çekme ihtiyacı, çevresi tarafından kabul görme ihtiyacının belirginleşmesi ile ortaya çıkan bir bozukluktur.
Tabi bu tanımdan yola çıkarak söyleyebilirim ki her histrionik bozukluğu olan bireylerin davranışları birebir aynı değildir. Bazı histrionik bireylerde canlılık ön plandayken bazılarında duygusallığın düşük hali dikkat çeker. Bu örnekler artırılabilir.
Mesela kimi histrionik, dış görünüşüne çok önem verir ve göze hoş gelmesi açısından özellikle kadın bireyler aksesuar ve giyimleri için oldukça fazla zaman harcarlar. Erkek bireyler ise dikkati bedensel kabul görmede ararlar. Bunun için sürekli vücut geliştirme istekleri ortaya çıkar. İşte bu özellikleri bulunan histrionikler ‘’Teatral Histrionik’’ grubunda yer alır.
Kimi histrionikler, çevresindeki insana bağımlılık duygusunu tadar. Ses tonu ve bakışlarında çocuksu bir eda vardır. Çevresinde ki kişilerle bağını koparmamak ve onlarla iç içe olabilmek için cinsel yönlerini kullanırlar. Sürekli sevilmediklerini dile getirir, adaletsiz davranışlara maruz kaldıklarından yakınırlar. Bu histrionikler ise ‘’Çocuksu Histrionik’’ grubunda yer alır.
Bazı histrioniklerin ise enerjileri çok yüksektir ve çevresi tarafından neşeli bir birey olarak gözlemlenirler. Çok derine inip düşünmezler. Ve bu düşünceleri çok yönlü olmaz. Davranışlarının ne gibi sonuçlar doğuracağını düşünmeden hareket ederler bu yüzden çoğu hareketleri anidir. Bu histrionikler ‘’Canlı – Neşeli Histrionik’’ grubunda yer alır.
Bazı histrionikler ise orta yolu bulmaya çalışan, sürekli iyi düşünen karakteristik özelliklere sahiptir. Başkaları ile iyi olmak için elinden gelen her şeyi yaparlar, gerekirse kendinden taviz vererek, isteklerinden vazgeçerler. Bu grupta bulunan histrionikler, ‘’Çocuksu’’ grubunda yer alanlara göre daha mantıksal hareket etmeye çalışırlar. Çocuksu Histrionikler’ in elde etmeye çalıştığı ‘’sevilme duygusunu’’ bu gruptakiler uyumlu davranışlarıyla kazanmaya çalışırlar. İnsanlardan takdir kazandıkça yetersizlik duyguları yok olur. İşte bu histrionikler ‘’ Yatıştırıcı Histrionik’’ grubunda yer alırlar.
Bazı histrionik kişilerde ise duygu sınırları değişebilir. Yani mutluyken bir anda mutsuz ya da öfkeli olabilirler. Üzüntülü ve sıkkın halleri dikkat çeker. İnsanlara ve olaylara karşı tahammül sınırları düşüktür.
Bu gruptaki histrionikler de diğer gruptakiler gibi ilgi ister. İlgisizlik onları sinirlendirir ve ilgisiz kaldıklarında ortaya sağlık durumlarını atıp bu durumdan yakınırlar. Bu histrionikler ise ‘’ Çalkantılı Histrionik’’ grubunda yer alır.
Son bir gruptan daha bahsedelim:
İnsanlarla çabuk yakınlık kurabilen histrionikler de vardır. Ama bu yakınlığın amacı belli görev ve sorumluluklardan kaçmak için. Histrionik bozukluğu ileri derecede olan bazı bireyler sınırın daha da ötesine geçebilirler. Mesela samimi oldukları kişilerin düşük (zayıf) yönlerini zamanında feragat ederek araştırırlar. Dışarıdan çok iyi bir insan izlenimi bırakırlar ancal nu davranışlar ve aktarılan hisler çoğunlukla samimitesiz yani yapmacıktır. Bu histrionikler ise ‘’Samimi Olmayan Histrionik’’ grubunda yer alır.
Kısaca özetleyecek olursak Histrionik Kişilik Bozukluğu kadınlarda da erkeklerde görülebilir. Yalnızca kadınlarda görülme sıklığı erkeklere göre daha fazladır. Histrionik kişiler genel olarak tahrik edici davranışlarda, abartılı giyim kuşamda kendini genel hatlarıyla belli edebilir (ihtimal olarak düşünülsün). Dışarıdan gözlemlenen bir histrionik cinselliğe düşkünmüş gibi görülebilir ama gerçekte cinsel hayatları zayıf ve sorunludur.
Aslında tam olarak sebebi bilinmez. İhtimalleri düşünecek olursak; bir yakınını kaybetmesi, sürekli kaygı doğurabilecek bir hastalığının olması, ebeveynlerinin boşanması veya genetik faktörler etkili olabilir. Ama bu saydıklarımın bir kesinliğinin olmadığı unutulmamalıdır!
Histeri, harekette bozuklukların, davranışlarda ve hislerde sınırı geçmenin, kişilik özelliklerinin geçici bir şekilde boyut değiştirmesinin ve günlük hafıza kaybı gibi belirtilerin ortaya çıkması ile oluşan bozukluktur.
Histerik kişilik bozukluğu olan kişi kendisi ile çevresini anlamlı olarak bir çerçeve içine alabilir. Yani kim olduğunu, ne olduğunu bilir. Kendisi ve karşısındakinin ayrımını bilinçli bir şekilde yapabilir. Kısacası kimlik bütünlüğüne ulaşmış kişilerdir. Çoğu duygularını bastırmak zorunda kalırlar. Histerik kişiler cinsel birliktelik yaşarken psikolojik veya bedensel zorlanma yaşarlar. Kendi cinslerine karşı kıskançlık duyguları yoğundur.
Histriyonik kişiliğe sahip bireyler ise kimlik bütünlüğüne tam olarak ulaşamamışlardır. Tutarsızlıkları örülür. Cinselliği gerçekleştirebilseler de herhangi bir sınırlama olmadan yaşamak isterler. Kimi uzmanlara göre aralarında bir fark yoktur kimisine göre ise histeri ve histrionik birbirinin devamıdır. Hala tartışma konusudur aslında.
Her rahatsızlıkta önemli olduğu gibi histrionik bozuklukta da önemli olan boyuttur. Yani bu bozukluk normal bir seviyede mi yoksa ileri seviyede mi? Kimi evliliklerde sağlıklı olan eş histrionik eşinden rahatsızlık duymaz. Ama durum biraz ilerlemişse bu tabi ki zorlayabilir. Evlilikte eşlerden biri histrionik ise; sağlıklı olan eş, histrionik olan eşe karşı şu davranışlarda bulunabilir:
Özetle eşinize bu şekilde yumuşatıcı davranışlarda bulunabilirsiniz.
Evlilikte histrionik birey tahrik edici giyindiği zaman, sağlıklı olan eş kendini aldatılıyormuş sanabilir. Bu durumlarda da yapıcı ve dinleyici olmanın önemi unutulmamalıdır.
Birçok yöntem kullanılabilir. Ama önerilecek tedavi yöntemi psikoterapi olabilir. Tabi ki bu terapinin destekleyici ve çözüme doğru gidiyor olması lazım. Kişi kendini bir anda açamayabilir.
Özellikle destekleyici psikoretapi; cesaret verici, güvence sağlayıcı olduğu ve tehdit edici olmadığı anlaşılmış bir tedavi yöntemidir.
Destekleyici psikoretapi, özgüveni artırır, sorunlarla başa çıkmayı öğretir.
Unutulmamalıdır ki, birçok yöntem kullanılabilir.
Tedavi kısmında en önemli husustan biri ise histrionik bireyin ev yaşantısı. Evde kimlerle yaşıyorsa, onların bu süreçte histrionik bireye karşı daha hassas, anlayışlı olması bu sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için göbek noktadır.
(Bay C., 45 yaşında bir televizyon oyuncusudur.)
Konsültasyona kız arkadaşının kendisini aniden terk etmesinin ardından geliyor.
Bay C. son derece çekici olduğu halde, kendisinden daha genç birisinin giyinebileceği bir tarzda giyiniyor.
Üzerinde bir süveter, dar kot pantolon, kocaman bir madalyon var. Saçlar uzun, Görüşmenin başlarında, sevgilisini kaybettiği için yıkılmış bir adam görüntüsünde. Saçlarını yolarak, artık kendisi için yaşamanın bir anlamı kalmadığını söylüyor. Fakat bayan terapiste olan ilgisi arttıkça teatral bir biçimde ifade ettiği umutsuzluğu kayboluyor ve terapiste baştan çıkarıcı sözler söylemeye başlıyor. Görünüşe göre, son romantik “trajedisi”, Bay C.’nin hayatında sıklıkla meydana gelen bir hikayenin tekrarı.
Aniden ve sırılsıklam aşık oluyor, hemen ardından sevgilisinin kendisinden bir anını ayrı geçirmesine tahammül edemeyen bir “aşk müptelası” haline geliyor, ve sonra bu denli yoğun ve kavurucu ilişkilerin ardından aşkın kaçınılmaz olarak tükenmesine katlanamıyor. Bununla birlikte, ne zaman bir ilişkisi evliliğe doğru seyretse, Bay C. ilgisini kaybediyor, kadında daha önce fark etmediği kusurlar keşfediyor, ve ilişkiyi kendisi bitiriyor.
Bay C. evlilik aşamasına gelen en az altı ciddi İlişki yaşamış, fakat bu kadınlardan hiçbirisi “doğru kişi” değilmiş. Bay C.’nin lokantada yemek gibi bir “tutkusu” varmış, ancak kendisine eşlik edecek birilerini bulamamaktan şikayet ediyor, çünkü çok az insan onun “ince zevklerini” paylaşıyormuş. Bay C.’nin lokantaya gittiğinde nasıl davrandığını dinledikten sonra, onunla birlikte yemek yemenin bir işkence olduğu açığa çıkıyor.
Sipariş vermeden evvel, Bay C. aşçıbaşıyla, tatlı aşçısıyla, şarap servisi yapan garsonla konuşmak, her bir yemeğin nasıl hazırlandığıyla İlgili tarifler almak ve genellikle mutfağı veya şarap mahzenini denetlemek istiyor.
Fazla geçmeden lokantadaki herkes onun lezzet seçimine dahil edilmiş oluyor. Bütün bunlara karşın, Bay C.’nin beklentilerine hitap eden çok az yemek çıkıyor ve en az bir tabağı geri göndermeden yemeğini bitirmesi neredeyse olağandışı sayılıyor.
Bay C. kadınlar konusunda da aynı derecede müşkülpesent -biri fazla uzun, öteki fazla kısa, biri çok konuşkan, öteki aşın sessiz, biri çok havalı, diğeri fazla sönük; hiçbirisi “tam olması gerektiği gibi” değilmiş. Bay C. hayatı boyunca pek çok kez psikoterapiye katılmış ve aşk ilişkilerinin kendisi için birer yenilgi ve yıkım yaratan yapıda olduklarının farkında. Gayet zeki, okumuş, psikolojik bakımdan gelişmiş bir adam. Davranışları hakkında ayrıntılı ve ikna edici psikodinamik formülasyonlar verebiliyor.
Fakat terapistin yanından ayrıldıktan sonra, görünüşte varolan içgörülerinden hiçbirisi davranışlarında fark edilir bir etki yaratmıyor. Bu gerçeğin de derinden, üzüntü ve kendi kendine yetmenin rahatlığı içinde farkında. Bay C. mesleğinde başarılı bir insan, fakat başlangıçta yarattığı beklentiyi hiçbir zaman karşılayamamış. 20’li yaşlarındayken ciddi tiyatro oyunlarında birçok önemli rol almış. Fakat görevlerini ve büyük yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli zamanı ve enerjiyi vermekte hep zorlanmış. Yıllar içinde, giderek daha fazla televizyon işlerine yönelmiş ve birkaç melodramda rol almış. Bay C. aşkta olduğu gibi işte de vefasız. Her yeni işe büyük bir bağlılıkla başlıyor ve başlangıçta her şey çok iyi gidiyor fakat birkaç ay geçince başka bir şey yapmak için işi sektirmeye başlıyor.
Onun ilgisini çeken şey, rol arkadaşları ve prodüksiyon ekibi tarafından beğenilmek ve hayranlık duyulmak, özellikle de kadınlar tarafından. İşini yapmak bunlardan sonra geliyor. Kendisinin de yakın ilişkide olduğunu söylediği önemli ve nüfuzlu kimselerden, aktörlerden, yapımcılardan, yönetmenlerden ilk isimlerini kullanarak bahsetmekten ayrıca zevk alıyor. Kendisi kıskandıkları ve rekabetçi oldukları için başka erkeklerle bir arada çalışmakta büyük zorluk yaşıyormuş. Pek çok kadın arkadaşı olmasına rağmen hiçbir zaman yakın bir erkek arkadaşı olmamış. Üç erkek kardeşin en küçüğü, en yakışıklısı ve en yeteneklisi olarak hastamız, ana babası tarafından sürekli ödüllendirilmiş ve şımartılmış. Her zaman için oğullarının çok iyi bir geleceği olacağına inanmışlar ve iyi görünüşünü ve oyunculuk yeteneğini geliştirmesi için onu yüreklendirmişler, pahalı giysilere oyunculuk kurslarına severek para ödemişler.
Bay C. erken olgunlaşmış ve 14 yaşında erotik maceralar yaşamaya başlamış, O günden beri de hayatını mutsuz fakat heyecanlı bir melodram olarak yaşıyor. Aşk ilişkilerinde görülen aynı örüntü içinde, Bay C. her yeni psikoterapi seansına hevesle başlıyor ve hayal kırıklığı ya da reddedilme duygularıyla bitiriyor. Tipik olarak kadın terapistlerine âşık oluyor ve onları bir türlü aklından çıkaramıyor. Böyle bir ilişkinin uygunsuz ve profesyonellik dışı olacağını bilecek kadar uzun bir süredir terapiye katılıyor olmasına rağmen, sevgisine karşılık verilmediğinde hüsrana uğruyor. Bay C. hiç ilaç kullanmamış. Histriyonik Kişilik Bozukluğuna tanı konulmasında temel sorunlardan birisi erkeklerde sıklıkla gözden kaçırılmasıdır. Örneğin, Tennessee William’ın “A Streetcar Named Desire” adlı oyununda, sürekli ilgi odağı olmaya ihtiyaç duyuşu, son derece dramatik ifadeler kullanması, fam fatal duruşu ve kırılgan güneyli dilber imajını sürdürmekteki ısrarcılığından ötürü, hemen herkes Blanche Dubois’nun Histriyonik Kişilik Bozukluğu için iyi bir aday olacağını doğrudan görebilir. Fakat çoğu kimse, cinsel yönden kışkırtıcılığını ve fiziksel görünüşünü aynı biçimde kullanan, kendi kendisini dramatize eden ve ilgi odağı olmadığında, özellikle de etrafındaki kadınlar tarafından dikkate alınmadığında rahatsız olan Stanley Kowalski’ye de aynı tanının uyduğunu göremeyecektir. Aslında, oyunun dramatik gerilimini veren, her ikisi de kendi evrenlerinin merkezi olmaya gereksinim duyan bu iki insanın arasındaki çatışmadır.
Vaka Örneği, Psikiyatrist Uzman Doktor Ava Şirin Özgün ‘ün kaleminden alınmıştır.